Art for Van (Van için Sanat), tohumları 2011 yılındaki Van depreminden sonra atılan bir oluşum. Amerika'da psikoloji eğitimi alan Leyla Akça'nın bir gün derste aklına gelen bir fikirle hayata geçirilen proje şu anda 8 kişilik bir ekiple dönem dönem Van'daki konteyner kentlere gidiyor ve sanat terapisi yöntemiyle depremzedelerin hayata karşı motivasyonlarını ve dayanıklıklarını artırmak için çalışıyor. En sonu geçtiğimiz ay olmak üzere şu ana kadar üç kere Van'a gittiler. Şu anda da Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir kez daha Van'dalar ve 8 Mart'ta Kadın Atölyesi'nin açılışını yapacaklar. ''Art For Van'' ekibinden Merve, Leyla ve Zeynep'le bir araya geldik, Van'ı, konteyner kenti ve devletin sorumsuz davranarak ötekileştirdiği insanları konuştuk.
»Öncelikle, Telepatik sanat yapımı nedir ?
Leyla: Sanat terapisi de denilebilir. Sanat terapisi, sanat malzemelerinin kullanılması yoluyla insanların kendilerini ifade edebilmesini sağlıyor. Bu süreç içerisinde insanlar farkındalık, özgüven, problem çözme yetisi kazanıyor. Atölye ve grup çalışmalarında sosyalleşiyorlar ve nasıl bir iletişimin doğru olduğunu görüyorlar. Biz de öğretmen gibi değil de yol gösterici olarak rol almaya çalışıyoruz. Sanatı bir metafor olarak kullanıp onların travma sonrası ortaya çıkan problemlerinin çözümü için çalışıyoruz.
»Yola çıktığınız bir yöntem var mı?
Leyla: Bu seneye kadar toparladığımız yönergelerden yola çıkıyorduk. Bu sene Skills for psychological recovery (psikolojik iyileşme becerileri) diye bir yöntem var. Amerika'da özellikle doğal afetlerden sonra alan çalışanlarının kullandığı bir yöntem bu. Projede bizim dışımızda Van'da Mesut, bir de fotoğraf ve videolarıyla destek olan Kazım var.
ELEKTRİK KESİNTİLERİ sÜRÜYOR
»Konteyner kentte hayat ne durumda şu an? Bir dönem sık yaşanan elektrik kesintileri devam ediyor mu hâlâ?
Merve: Elektrik kesintileri devam ediyor ara ara. Konteyner kente çok yakın bir üst geçit yapılmış, orayı ışıklandırdıkları anda elektrik kesintisi oluyormuş. Boğaz köprüsü ışıklandırması gibi düşünün. Büyük ihtimal aynı elektrik hattından geçiyor kentle.
»Size neler anlatıyorlar?
Merve: Başlarda hikâyeleri ateş etrafında şekilleniyordu, önce anlayamadık. Nevroz ateşiyle bağlantı kurmaya çalıştık. ''Ateş yaktık, ateşin etrafında oturduk, halay çektik'' diyorlardı. Sonradan öğrendik ki 120 gün elektrikler kesilince ateş en çok vakit geçirdikleri yer olmuş. İstiyorlar ki sürekli ateş yakılsın, etrafında dursunlar.
SİYASİ PARTİLERE TEPKİ VAR
»Yerel seçimler nedeniyle çeşitli vaatlerle konteyner kente gelen adaylar var mı?
Leyla: En son Başbakan oraya ziyarete gittiğinde konteyner kentin önüne çocuklar çıkamasın diye barikat kurmuşlar. Kimsenin gelip gittiği yok. Son dönemde gelen bir milletvekili ''Siz konforlu bir şeklide yaşıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz'' gibi saçma sapan laflar etmiş. Hele de bunları duyduktan sonra kimseyi istemiyorlar orada. Parti ayırmıyorlar. BDP'ye de benzer tepkiler var.
»Van'da konteyner kente bakış nasıl? Depremden sonra nasıl bir Van gördünüz?
Zeynep: Kentten ayrılıp TOKİ'de ya da başka yerlerde ev sahibi olanlar var. Aslında Van bir yerde gelişmiş depremden sonra. Şu anda kalanlar ''Bize kalıcı çözümler verin'' diyerek direnişteler. Kentten ayrılanlar o travmaya geri dönmemek için orada kalanlara yardım etmiyorlar. Burada da başka bir problem ortaya çıkıyor.
Merve: Van merkezde kiminle konuşsak şu cümleyi duyduk: ''Konteyner kent kaldı mi ki?'' Oysa şehir merkezine 15 dakikalık mesafede. Yardıma alışıp, parazit gibi yaşadıklarını düşünüyorlar.
DEVLET TRAVMAYI BÜYÜTÜYOR
»Deprem gibi büyük travma yaşamış insanlara karşı devletin sorumsuz ve umursamaz tutumu nasıl bir etki yaratıyor?
Zeynep: Devletin tutumu onların travmasını elbette büyütüyor. Onların hangi görüşe sahip oldukları bizi ilgilendirmiyor. Kadınların sürekli gidip üretebilecekleri bir atölye amaçlıyoruz. Eğer bu olursa dışarıdan gelecek önyargı da kırılmış olacaktır. Çocuk ve kadın olmak üzere iki ayrı atölye açmak istiyoruz. Üretim konusu sadece ekonomik değil. Siz onların eline kağıt kalem verdiğiniz andan itibaren üreticiler zaten. Onların da fikriydi kadın atölyesi.
DÖNMEMİZİ İSTEMEDİLER
»Nasıl bir farkı var sence?
Merve: O kadınlar siyasetin tozunu yutmuş ve hayata karşı gardını almış kadınlar. Buradaki kadınların içine işlemiş aile odaklı yaralar var. Barınma sorunları var. Dinlendiğini bilmek bile onlar için çok önemli.
Zeynep: Biz dayanıklıklarını güçlendirmek için çalışıyoruz. Ece ve Merve'ye çok zor bir yere gittiğimizi söyledik. Bu yoğunlukta bir travmayı yaşamak kolay değil. O yüzden çalışırken birbirimizi koordine etmeye çalışıyoruz. Birbirimize karşı anlayışlı olup dinlenmemize izin vermezsek bizim için de zor oluyor. Çok büyük bir travmayı birlikte yaşıyoruz.
''Ben bu işe gönül verdim, istediğim için buradayım, bunu görmek benim için yeterli'' dediğiniz bir durumla karşılaştınız mı? Hepinize ayrı ayrı sormak istiyorum.
Leyla: İlk ve son gün arasında çocukların tepkileri. İlk gün kalem için kavga eden çocukların son gün ''İsteseydin canımı verirdim'' demeleri, özür dilemeler, ilk gün hayalini bile kuramayacağımız derecede büyük adımlar atıyorlar. Travmaları bitti mi? Hayır. Ama becerileri ve dayanıklıkları arttı mı? Evet. Bu çok önemli. Şiddete alternatif bir nesil yetiştirmek için tohum attığımızı düşünüyorum. Benim için yeterli.
Zeynep: Kentteki birini bambaşka bir sebeple ifadeye götürmek için gitmeden bir gün önce polis gelmişti kente. Polisi gören çocuklar koşmaya başladı. ''Abimizi bırakmayız'' diyerek polisin önüne barikat kurdular. Aynı barikatı bizim gideceğimiz gün bize kurdular. Aynı şey baktığımız zaman. Duygusu o kadar başka ki. Gitmememiz için ellerinden geleni yaptılar.
Merve: Biz geleceğiz diye plan yapıyorlarmış. Kütüphane kurmak istiyorlarmış. Okul çıkışı atölyeye gidip ders çalışıyorlarmış. Bizim için tiyatro hazırlıyorlarmış. Projeksiyon götürüp film göstereceğiz bu kez. Şu anda atölyeyi kullanmaları çok güzel. Daha ne olsun.
»Öncelikle, Telepatik sanat yapımı nedir ?
Leyla: Sanat terapisi de denilebilir. Sanat terapisi, sanat malzemelerinin kullanılması yoluyla insanların kendilerini ifade edebilmesini sağlıyor. Bu süreç içerisinde insanlar farkındalık, özgüven, problem çözme yetisi kazanıyor. Atölye ve grup çalışmalarında sosyalleşiyorlar ve nasıl bir iletişimin doğru olduğunu görüyorlar. Biz de öğretmen gibi değil de yol gösterici olarak rol almaya çalışıyoruz. Sanatı bir metafor olarak kullanıp onların travma sonrası ortaya çıkan problemlerinin çözümü için çalışıyoruz.
»Yola çıktığınız bir yöntem var mı?
Leyla: Bu seneye kadar toparladığımız yönergelerden yola çıkıyorduk. Bu sene Skills for psychological recovery (psikolojik iyileşme becerileri) diye bir yöntem var. Amerika'da özellikle doğal afetlerden sonra alan çalışanlarının kullandığı bir yöntem bu. Projede bizim dışımızda Van'da Mesut, bir de fotoğraf ve videolarıyla destek olan Kazım var.
ELEKTRİK KESİNTİLERİ sÜRÜYOR
Merve: Elektrik kesintileri devam ediyor ara ara. Konteyner kente çok yakın bir üst geçit yapılmış, orayı ışıklandırdıkları anda elektrik kesintisi oluyormuş. Boğaz köprüsü ışıklandırması gibi düşünün. Büyük ihtimal aynı elektrik hattından geçiyor kentle.
»Size neler anlatıyorlar?
Merve: Başlarda hikâyeleri ateş etrafında şekilleniyordu, önce anlayamadık. Nevroz ateşiyle bağlantı kurmaya çalıştık. ''Ateş yaktık, ateşin etrafında oturduk, halay çektik'' diyorlardı. Sonradan öğrendik ki 120 gün elektrikler kesilince ateş en çok vakit geçirdikleri yer olmuş. İstiyorlar ki sürekli ateş yakılsın, etrafında dursunlar.
SİYASİ PARTİLERE TEPKİ VAR
Leyla: En son Başbakan oraya ziyarete gittiğinde konteyner kentin önüne çocuklar çıkamasın diye barikat kurmuşlar. Kimsenin gelip gittiği yok. Son dönemde gelen bir milletvekili ''Siz konforlu bir şeklide yaşıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz'' gibi saçma sapan laflar etmiş. Hele de bunları duyduktan sonra kimseyi istemiyorlar orada. Parti ayırmıyorlar. BDP'ye de benzer tepkiler var.
»Van'da konteyner kente bakış nasıl? Depremden sonra nasıl bir Van gördünüz?
Zeynep: Kentten ayrılıp TOKİ'de ya da başka yerlerde ev sahibi olanlar var. Aslında Van bir yerde gelişmiş depremden sonra. Şu anda kalanlar ''Bize kalıcı çözümler verin'' diyerek direnişteler. Kentten ayrılanlar o travmaya geri dönmemek için orada kalanlara yardım etmiyorlar. Burada da başka bir problem ortaya çıkıyor.
Merve: Van merkezde kiminle konuşsak şu cümleyi duyduk: ''Konteyner kent kaldı mi ki?'' Oysa şehir merkezine 15 dakikalık mesafede. Yardıma alışıp, parazit gibi yaşadıklarını düşünüyorlar.
DEVLET TRAVMAYI BÜYÜTÜYOR
Zeynep: Devletin tutumu onların travmasını elbette büyütüyor. Onların hangi görüşe sahip oldukları bizi ilgilendirmiyor. Kadınların sürekli gidip üretebilecekleri bir atölye amaçlıyoruz. Eğer bu olursa dışarıdan gelecek önyargı da kırılmış olacaktır. Çocuk ve kadın olmak üzere iki ayrı atölye açmak istiyoruz. Üretim konusu sadece ekonomik değil. Siz onların eline kağıt kalem verdiğiniz andan itibaren üreticiler zaten. Onların da fikriydi kadın atölyesi.
Merve: O kadınlar siyasetin tozunu yutmuş ve hayata karşı gardını almış kadınlar. Buradaki kadınların içine işlemiş aile odaklı yaralar var. Barınma sorunları var. Dinlendiğini bilmek bile onlar için çok önemli.
Zeynep: Biz dayanıklıklarını güçlendirmek için çalışıyoruz. Ece ve Merve'ye çok zor bir yere gittiğimizi söyledik. Bu yoğunlukta bir travmayı yaşamak kolay değil. O yüzden çalışırken birbirimizi koordine etmeye çalışıyoruz. Birbirimize karşı anlayışlı olup dinlenmemize izin vermezsek bizim için de zor oluyor. Çok büyük bir travmayı birlikte yaşıyoruz.
''Ben bu işe gönül verdim, istediğim için buradayım, bunu görmek benim için yeterli'' dediğiniz bir durumla karşılaştınız mı? Hepinize ayrı ayrı sormak istiyorum.
Leyla: İlk ve son gün arasında çocukların tepkileri. İlk gün kalem için kavga eden çocukların son gün ''İsteseydin canımı verirdim'' demeleri, özür dilemeler, ilk gün hayalini bile kuramayacağımız derecede büyük adımlar atıyorlar. Travmaları bitti mi? Hayır. Ama becerileri ve dayanıklıkları arttı mı? Evet. Bu çok önemli. Şiddete alternatif bir nesil yetiştirmek için tohum attığımızı düşünüyorum. Benim için yeterli.
Zeynep: Kentteki birini bambaşka bir sebeple ifadeye götürmek için gitmeden bir gün önce polis gelmişti kente. Polisi gören çocuklar koşmaya başladı. ''Abimizi bırakmayız'' diyerek polisin önüne barikat kurdular. Aynı barikatı bizim gideceğimiz gün bize kurdular. Aynı şey baktığımız zaman. Duygusu o kadar başka ki. Gitmememiz için ellerinden geleni yaptılar.
Merve: Biz geleceğiz diye plan yapıyorlarmış. Kütüphane kurmak istiyorlarmış. Okul çıkışı atölyeye gidip ders çalışıyorlarmış. Bizim için tiyatro hazırlıyorlarmış. Projeksiyon götürüp film göstereceğiz bu kez. Şu anda atölyeyi kullanmaları çok güzel. Daha ne olsun.